Yusuf peygamberin zengin alegorisinden yola çıkan roman karakterlerin iç içe geçmiş hikayeleriyle aile, arkadaşlık, vefa ve sadakat kavramlarını irdelerken Yusuf komiserin maktuller ama en çok da kendisi için aradığı adalet kavramına odaklanıyor.
İspinozların Ölümü babası gurbetçi, annesi o çok küçükken ansızın ortadan kaybolmuş, başarılı polis, yapboz ustası, soruşturmalarını da aynı bir yapbozun parçalarını bir araya getirir gibi çözen Yusuf komiseri merkezine alıyor.
Yusuf komiser aylar önce çalıştığı cinayet soruşturmasında delillerin işaret ettiği adamı yakalamış ancak onun katil olduğuna bir türlü ikna olmamıştır çünkü parçalar yerine oturmamaktadır.
Kutsal bir görev
Emniyet Müdürü’nün emrine karşı gelir, dosyayı kapatmaz, çıkan tartışmada eski nişanlısının da babası olan Emniyet Müdürü’ne yumruk atma gafletinde bulunur ve görevden alınır.
Aylar sonra Belgrat Ormanı’nda bulunan kadın cesedi yüzünden devletin en gizli işlerini yürüten Başkan tarafından annesini bulmak vaadiyle göreve çağırılır.
Yeni cesetler, yeni maceralar…
Bir taraftan yeni cesetler bulmasıyla artık bir seri katilin peşinde oluşu, diğer taraftan en yakın arkadaşı, tek ailesi Bahtiyar’ın eşi Ayşegül’ün kendisine duyduğu yasak aşk, İstanbul Kocaeli ekseninde başlayan soruşturmanın önce Trakya bölgesi sonra da tüm Marmara bölgesine yayılması, devletin gizli saklı projeleri Yusuf komiseri geri dönülmesi artık imkansız o eşikten geçirir.
Adaleti tesis etmek
Yusuf komiser kendisi için sağlayamadığı adaleti maktuller için sağlayabilecek midir? Parçaları doğru yerlerine koyabilecek midir?
Yusuf seri katili ararken kendi hayatının sırrına erecek midir? İspinozları kim öldürmüştür, neden? Bu yapbozu kim dağıtmış, parçalarını kim saklamıştır?