TİP Sözcüsü Kadıgil’den çocuk istismarına ‘siyaset üstü’ diyen Bakan Yanık’a: Mesele siyaset üstü değil, tam da sizin siyasetinizin ürünü!

Türkiye Emekçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın “Bu yeni bir hadise değil bizim için. Biz, Bakanlık olarak bu olayın başından beri, mağdurun bize geldiği birinci günden itibaren içindeyiz zati. Bunu bir kere söz edeyim. Bu çeşit bahisler çocuğun istismarı, bayana şiddet siyaset üstü bir meseledir” açıklamasına reaksiyon gösterdi. Kadıgil, “Mesele siyaset üstü değil, tam da sizin siyasetinizin ürünü” dedi. 

Sera Kadıgil, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı Onursal Lideri Yusuf Ziya Gümüşel’in kızının 6 yaşından itibaren istismar edilmesi ve buna ait başlatılan yargılama hakkında TBMM’de basın toplantısı düzenledi.  

Gazeteci Timur Soykan’ın BirGün’de yayımlanan haberinin akabinde derhal reaksiyon gösterdiklerini belirten TİP Sözcüsü Kadıgil, başta iktidar temsilcileri olmak üzere siyasalların hususa ait suskunluğuna reaksiyon göstererek, “Biz salı günü prestijiyle mevzunun ilgili olduğu tüm bakanlara önergelerimizi verdik lakin cumartesi günü çıkan bu mide bulandırıcı habere karşın, başta iktidar temsilcileri olmak üzere siyasetin kahir ekseriyetinin vefat sessizliği ne memnun ki kamuoyunun ağır baskısı sayesinde daha geçtiğimiz gün içerisinde sona erdi ve gerisi gerisine nihayet kınamalar siyasetten de geldi” dedi. 

Dünden beri ise ‘tarikatların ve cemaatlerin başlarını gömdükleri yerden kaldırdığını’ söyleyen Kadıgil “Tüm yüzsüzlükleriyle açık açık söylüyorum tüm yüzsüzlükleriyle çocuk istismarcılarına değil ancak bu istismarı ortaya döken sevgili Timur Soykan’a ve bu haberin peşini bırakmama iradesi gösteren kamuoyuna yüzsüzce tekrar ediyorum saldırmaya başladılar” açıklamasında bulundu.

Kadıgil, kelamlarına şöyle devam etti:

“Hadi oradan ya; bu ne edepsizlik, bu ne yüzsüzlük, bu ne arsızlık!”

Açık açık söylüyorum haydi oradan be. Haydi oradan ya! Bu ne edepsizlik, bu ne yüzsüzlük, bu ne arsızlık! Hepsinin ötesinde söylüyorum, bu ne cüret? Siz bizim karşımıza geçip 13 yaşında bir kız çocuğunun nişanlanmasının, 14 yaşında anne baba eliyle paralar takılarak evlendirilmesinin olağan bir şey olduğunu savunuyorsunuz; bunun üzerinden de Timur Soykan’ın yargılanmasını istiyorsunuz. Hakikaten akıl almaz! Yani bu zihniyete nazaran çocuğun yaşı 6 değil 14 olunca artık çocuk istismarcısı sayılmayız sanıyorlar ve bu istikamette hayaller kuruyorlar aşikâr ki!” 

“13 – 14 yaşındaki çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir okulun müdürü istismarı yalanlıyor”

Cağaloğlu Anadolu Lisesi Okul Müdürü Zafer Koçyiğit’in, istismarın palavra olduğu formundaki toplumsal medya paylaşımlarına da cevap veren Kadıgil şu tabirleri kullandı: 

“Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nin müdürü, ‘Çocuk 6 yaşında değilmiş bunlar tarikatları cemaatleri karalamak için uydurulmuş yalanlardır’ diyor. 13 – 14 yaşındaki çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir okulun müdürü diyor bunu! Çok olağan zira profil fotoğraflarına da baktım, ‘Rabialı’ birçok fotoğrafı var. Esasen malumunuz Rabialı fotoğraf vermeyenleri okul müdürü yapmıyor Saray Rejimimiz. Hepimiz de bunun çok uygun farkındayız. Bir tek bu okul müdürü değil… Gazeteci kisvesi ismi altında faaliyet gösteren kiralık kalemler, bizim vergilerimizle fonlanan o troller. 2 gündür gemi azıya aldılar Timur Soykan yargılanacakmış!”

“Bu ülkenin maddelerine kendini bağlı hissetmeyen bir güruhla karşı karşıyayız”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklamasına da değinen Kadıgil, şöyle konuştu:

“’Çocukların rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri kelam konusu olamaz’ demişler. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ülkenin Anayasası, bu ülkenin Uygar Kanunu yokmuş üzere tıpkı görüşte. ‘14 yaşında çocukla evlenilebilir’ görüşüyle birebir görüşteler! Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Bu ülkenin bir Uygar Kanunu var, bu ülkede 18 yaşından küçük herkes çocuktur. 18 yaşından küçük hiç kimse evlendirilemez, bu bir suçtur’ diyeceği yerde tartışmalara burasından giriyor. Bir de utanmadan çıkıp tartışsaymış 6 yaş mı 14 yaş mı diye! Bu ülkenin maddelerine kendini bağlı hissetmeyen bir güruhla karşı karşıyayız, lakin laik bir ülkede maddelerden konuşabiliriz, laiklik varsa kanunların geçerliliğinden bahsedebiliriz ve lakin laiklik varsa tüm kurumlar kendini bu maddelerle bağlı hisseder. Meğer Saray Rejimi tüm ilerici adımlara savaş açtığı üzere en büyük savaşını laikliğe karşı açtığı için bunlar bu hamaseti bulabiliyorlar! 20 yıldır tek başına ‘hem laik hem Müslüman olunmaz’ diyen bir erkek tarafından yönetildiğimiz için bunlar bu kadar yiğit olabiliyorlar.”

“İddianameye inanmayacakmışım, gerici yobazlara inanacakmışım!”

Timur Soykan’ın gündeme getirdiği haberin palavra olduğu argümanlarına ait olarak, “Elimde iddianame var. Bizim konuştuğumuz hiçbir şey bizim sözlerimiz değil, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının kelamları. İstanbul Anadolu Adliyesi’nde düzenlenmiş bir iddianameden alıyoruz biz bunları” diyen Kadıgil, kelamlarını şöyle sürdürdü: 

“Aile çıkmış ‘küçüğün başı karışık, bir mühlet sonra psikolojisi bozulmuş, onun laflarına prestij ederek bu ülkenin dini bütün insanlarını karalamaya çalışıyorlar’ diye açıklama yapmış. Şayet siz 6 yahut 13 yaşında bir çocuğun evlenebileceğini düşünüyorsanız bu ülkede sizden büyük din düşmanı yok. Bizim düşman olduğumuz şey ne dindir ne dindarlardır. Bizim düşman olduğumuz şey dinini mazeret ederek 6 yaşında, bilemedin 13 yaşında çocuklara hallenen bu sapıklardır. Bunu herkes başına çok düzgün sokacak!

Biz ‘20 yıldır sistematik olarak tecavüze uğruyorum’ diyen bir kız çocuğuna inanmayacağız da size mi inanacağız? Bu iddianamenin içerisinde Kadir denen zattın, kendisi 37 yaşındayken 13 yaşında bir çocukla nişanlanmayı makul sandığı ses kayıtları var. Bunu iddianame söylüyor. Ben buna inanmayacakmışım, gerici yobazlara inanacakmışım. Kadir kendi ağzıyla bu iddianamedeki ses kayıtlarında diyor ki ‘benim artık çocuğum olsa tekrar 6 yaşında evlendiririm fakat cinsel bağlantıya müsaade etmem’. Bayan ‘biz seninle o çocuk yaşta bağlantıya girmeseydik tahminen keyifli olur muyduk’ diye soruyor, ‘ne yapalım olan olmuş’ diyor. İkrar var be ikrar var! 

Hala yok o fotoğraflar bilmem ne merasiminde çekilmişti diyorlar. O da hakikat olabilir. Patır patır açtığınız sübyan mekteplerinin Facebook sayfalarında hiç utanmadan yayınladığınız fotoğraflarda el kadar çocuklara gelinlikler giydirildiğini görüyoruz. Bu örnekte 6 yaşında bir çocuğun gelin edildiğini de çok net görüyoruz. Zira elde telefon kayıtları var. Zira elde bir iddianame var!”

“Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı bu tarikatların elinde istismara uğrayan, hayatı karartılan ne birinci ne de son çocuktur”

Tarikatlarda yaşanan istismarlara dikkat çeken Kadıgil, “Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı bu tarikatların elinde istismara uğrayan, hayatı karartılan ne birinci ne de son çocuktur. Aladağ’da yanarak ölen kız çocukları üzere, Ensar Vakfı’nda istismara uğrayan onlarca çocuk üzere. O kapatıldığı tarikat yurdunda canına kıyan Enes Kara üzere. Ne birinci ne son… Bilin ki bunlar ülkeyi sermayeye peşkeş çekmek için din sömürüsü üzerine kurulan bu Saray Rejimi’nin gözden çıkartılabilir kurbanlarıdır” dedi.

“Eli bu iktidarın eline değen herkes bu istismarın bu sistematik istismarcıların işbirlikçisidir”

Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın istismara ait olarak, “Bu husus siyasetler üstü” açıklamasına da reaksiyon gösteren Kadıgil, “Bu sistematik bir nizam ve Derya Yanık bu sistematik tertibin temsilcisidir. Eli bu iktidarın eline değen herkes bu istismarın bu sistematik istismarcıların işbirlikçisidir, ortağıdır” diyerek şöyle devam etti: 

“Amasra’da 42 tane madenciyi katlettiklerinde denetimsizliğe isyan ediyoruz, ‘Sayıştay raporları var’ diyoruz. Dönüp bize ‘Madencilerin canı siyasetin konusu değildir, bu siyaset üstü bir meseledir’ diyorlar. Soma’da beşerler ölüyor, ‘Fıtrattır, siyaset üstü sıkıntıdır, siyasete alet etmeyin’ diyorlar. Bayana yönelik şiddet hadiseleri oluyor, eşitsizliğe isyan ediyoruz ‘Kadına yönelik şiddete hepimiz karşıyız, bunlar siyaset üstü meseledir’ diyorlar. Tarikat eliyle sistematik olarak babası tarafından verildiği bir yerde 20 yıl tecavüze uğrayan bir kız çocuğu var ve aile bakanı çıkıp ‘Münferit bir olay’ diyor. Utanmasa halefi üzere bir kezden bir şey olmaz diyecek neredeyse. Bunlar tam da siyasetin bahsidir. Sizin siyasetinizin konusudur! Sizin yüzünüzden olan şeylerdir! O yüzden hiç bize palavra atmayın, hiç bizi kandırmaya çalışmayın!” 

“Siz hiç ömrünüzde fakir bir tarikat başkanı gördünüz mü?”

Kadıgil, AKP periyodunda tarikatların önünü açtığı yasal düzenlemeleri de kronolojik olarak sıraladıktan sonra “Tüm bu düzenlemeleri ben değil AKP iktidarı yaptı. Tam da bu yüzden siyasetin sıkıntısıdır. Sizin siyasetinizin yarattığı sıkıntı. Tüm bunların sebebi de ne biliyor musunuz? buluğ çağına gelmiş kızlarla ve hatta Nurettin Yıldız üzere ömür formlarının savunduğu üzere 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenmenin dinen mümkün olduğunu savunan gericiler ve bu gericilerin bağrından kopup gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu din ve emek sömürüsüne dayalı padişahlık sistemidir” dedi.

Kadıgil emek- siyaset- tarikat üçgeninin altını çizerek “Siz hiç ömrünüzde fakir bir tarikat başkanı gördünüz mü? Ya da etrafınızda bu tarikatlara cemaatlere bulaşıp sonra varlıklı olmayan bir kişi tanıyor musunuz? Ben tanımıyorum. Bu tarikatlara katıldıktan sonra çifter çifter Mercedeslerle gezer oluyorlar ya. İman gücü değil mi? Eminim bunların tarikat-siyaset-ticaret üçgeninizle hiçbir ilgisi yoktur. Maddelerle çocuk istismarının önünü açarken bir yandan da bunlara kaynak üretmeleri gerekiyordu” sözlerini kullandı.

“Son 5 yılda Diyanet İşleri’ne bağlı sübyan mekteplerinin, kuran kurslarının sayısı yüzde 91 arttı”

TİP’li Kadınlar’ın ‘Çocuklar kreşe, bayanlar işe’ kampanyasını hatırlatan Kadıgil, “TİP’li bayanlar olarak kreş istiyoruz dedik. Bize dediler ‘Gündem bu mu ne alakası var’ dediler. Gündem tam da bu, biz bu yüzden kreş istiyoruz. Yüz binlerce çocuğumuz şu anda bu tarikat ve cemaatlerin hiçbir kontrolü olmayan sübyan mekteplerine mahkum. Bir anne çocuğunu buraya vermek istemiyorsa ya çalışma hayatını bırakıp konuta kapanmak, ekonomik özgürlüğünden olup başına gelecek eşi tarafından her şeye katlanmak zorunda, çocuğunu götürüp buralara vermek zorunda. Niçin? MEB’e ilişkin kreşlerin yüzde 90’ı kapatıldı. Onun yerine son 5 yılda Diyanet İşleri’ne bağlı sübyan mekteplerinin, kuran kurslarının sayısı yüzde 91 arttı” formunda konuştu.

“Bu bir istismar rejimidir”

“AKP’nin bu istismarı ne çocuklardan ibaret ne bayanlardan ibaret. Bu kurulan Saray Rejiminin özeti budur, bu bir istismar iktidarıdır, istismar rejimidir” diyen Kadıgil, kelamlarını şöyle sürdürdü: 

“Din ve his istismarıyla geldikleri 20 yıldır etimizi, kemiğimizi, emeğimizi, işimizi, vücudumuz, tüm varoluşumuzu istismar eden bir güruhla karşı karşıyayız. Bir yüzükle yola çıkan Kasımpaşalı’nın kurduğu istismar sisteminde her gün bir vahşeti yaşıyoruz, her gün bir vahşete tanıklık ediyoruz. Muktedirlerin hedefleri dışında aslında hiçbir şeye hizmet etmeyen ulusal ve manevi hassasiyetleri var. Kendi iktidarlarını tekrar üretmekten öteki hiçbir sıkıntısı olmayan bir iktidarla karşı karşıyayız biz. Günlerdir yaşadığımız bu çocuk istismarı da bu anlattığım toplum istismarının en müthiş en can yakıcı en mide bulandırıcı kısmı yalnızca.

6 yaşında bir çocuğu hapsettiğimiz bu istismar tertibinden hepimiz sorumluyuz. İnançlı- inançsız, başörtülü-başörtüsüz, bıyıklı-fularlı fark etmez; hepimiz sorumluyuz. Bu kadar istismara açık bir toplum olduğumuz için sorumluyuz aslında. Yolda düşürdüğümüz 5 liranın peşine düşerken, kaybettiğimiz bir eşyamızı fellik fellik arama peşine düşerken verdiğimiz vergilerin peşine düşmediğimiz için sorumluyuz. Milyonlarca liramız cemaatlerin cebine konulup üstüne de çocuklarımızın canı buralara peşkeş çekildiğinde sustuğumuz için sorumluyuz. Türkiye Personel Partisi Hiranur Vakfı önünde yaptığı harekette 200 tane üyesiyle kaldığı için hepimiz sorumluyuz. 

“Artık herkes konuşacak, susma vakti, bunlardan korkma vakti geçti”

Artık herkes konuşacak, susma vakti, bunlardan korkma vakti geçti. 6 değil 13 yaşında çocuğun evlendirilebileceğini savunanlarla açık açık çaba etme vaktidir. Tüm bu olan bitene sessiz kalmak demek vicdanını kaygının altına gömüp bir nevi ölmek demektir.

Gencecik çocuklarımız bilmediğimiz topraklarda 20 yaşında vefata gönderilip sıvasız konutlara cansız vücutları geldiğinde vatan sevgimizi istismar ediyorlar.

Biri Kürt, öbürü Alevi, oburu eşcinsel, oburu memleketin makbul vatandaşları diye böldüklerinde sizin en temel kaygılarınızı istismar ediyorlar!

“Timur Soykan yargılanmayacak, siz yargılanacaksınız!”

Hayır Timur Soykan yargılanmayacak zira milyonlarca insanın sesi oldu Timur Soykan ancak siz yargılanacaksınız. Bu çocukları istismar edenler yargılanacak, bu istismarı sistematik hale getiren bir nizam kuranlar yargılanacak ve bu istismarların baş müsebbibi Saraylılar yargılanacak. 

Bütün toplumsal bölümlerden de bu olayın peşini bırakmamalarını ve sahiden bu ülkenin dindar ya da inanan insanlarını değil; yalnızca yüzde 1’lik gerici yobaz bir kısmını temsil eden bu marjinallere pabuç bırakmamanızı hepinizden istirham ediyoruz.”