Türkiye’nin Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki zelzelelerle sarsıldı. Büyük yıkımlar ile binlerce kişinin vefatına ve yaralanmasına yol açan zelzeleler sonrası bölgelerde arama- kurtarma çalışmaları ise sürdürülüyor.
DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, afet bölgesine Afyon Kocatepe Üniversitesi Sarsıntı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Çağlar Özkaymak ve DEÜ-DAUM’dan öğretim vazifelisi Dr. Özkan Cevdet Özdağ, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Karabacak ile giderek incelemelerde bulunuyor.
İmara açılmadan evvel belirlenmeliydi
Prof. Dr. Sözbilir, yıkımda sıvılaşmanın tesirini vurgulayıp, “Sıvılaşma, tabanın sarsıntı sırasında taşıma gücünü kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Şayet yer ‘alüvyon’ dediğimiz, şimdi suyunu kaybetmemiş, diyajenez sürecini (taşlaşma-taş haline geçme) tamamlamamış ise, yer altı suyu düzeyi 0-10 metre ortasındaysa ve kum-silt boyutundaki materyalden oluşuyorsa o bölgede sıvılaşma tehlikesi var demektir. Olağanda bu cins tabanlar üzeri imara açılmadan evvel jeolojik-jeoteknik etütlerle belirlenir” dedi.
Suç sarsıntıda değil, yanlış işlere imza atanlarda
Sıvılaşma tehlikesi olan tabanların üzerine direkt bina yapılamayacağını vurgulayan Prof. Dr. Sözbilir, kelamlarını şöyle sonlandırdı: “Bu nedenle öncelikle sıvılaşma tehlikesi ortadan kaldırılmalıdır. Kahramanmaraş merkezli her iki zelzelede de sıvılaşmanın gerçekleşmesi nedeniyle bilhassa Antakya ve Gölbaşı üzere yerleşimlerde hem can ve hem de mal kaybı önemli boyutlara ulaşmıştır. Demek ki sıvılaşma tehlikesi ortadan kaldırılmadan bu binalar projelendirilip, inşa edilmiş. Yani sarsıntının bir cürmü yok. Hata bu çeşit yanlış işlerin altına imza atanlarda.”